"Sitemiz de sizlere  uzaktan gelen sesi  ve her bir görüntüyü anlatmak için var olduk..."



Uyku Nedir ?


İnsan ömrünün yaklaşık olarak üçte biri uykuda geçmektedir. Vücudumuzun dinlenmesi, beynimizin mola verebilmesi için gerekli olan bir döngüdür uyku. Hala bilinmezliğini koruyan yanlarıyla incelemeye ve meraka değer bir konudur. Birçok araştırmacı son yıllarda bu konuyla oldukça fazla ilgilenmektir. Uyuduğumuzda meydana gelen değişiklikleri, ortaya çıkan fizyolojik ve nörolojik değişimleri incelemektedir. Nasıl uyuduğumuz konusu açıklığa kavuşturulmuş; fakat niçin uyuduğumuz uykuda neler yaşandığı henüz netleşmemiştir. Uyurken gerçekleşenleri çözemememize rağmen uykunun üzerimizdeki etkilerini net bir şekilde gözlemleyebiliriz. Örneğin kabus görülen bir gece sonrasında yaşanan sersemlik ve düşük enerji herkesçe bilinmektedir. Ya da dinlenmediğimiz bir uyku sonrasında uykumuzu iyileştirmeye, kaliteli bir uyku uyuyabilmek için neler yapabileceğine dair araştırmaya başlarız. Uyku başladığı anda yaşadığımız iki çeşit uyku vardır. Bilinç düzeyimiz bu iki düzey arasında değişir. Non-REM uykusu ve REM ya da paradoksal uyku olarak iki uyku evresi görülür. Non-REM uykusu 4 evreden oluşur.

* Evre 0 diye adlandırılan devrede uyanıklık durumu değişmiştir.

* Evre 1’de uyku bastırır. Bu devrede uyandırılan kişi uyumadığını uyanık olduğunu söyler.

* Evre 2′ de kişi uyandırıldığında uykuda olduğunu fark edebilecek kadar uykuda kalmıştır. 

* Evre 3 ve Evre 4 esnasında kişinin beyin dalgaları yavaştır.




Uykunun Temelleri: Uyurken Vücudumuzda Neler Olur ? 

Uyku sırasında vücudumuzun biyolojik işlevleri yavaşlatılır ve bu sırada enerjinin korunduğu iddia edilir. Buna "iddia edilir" diyoruz; çünkü bu konuda halen tartışmalar sürmektedir. Uyku sırasında metabolizmamız en fazla %5-10 arası yavaşlamaktadır ve bu, pek ciddi bir yavaşlama değildir. Bu nedenle bazı bilim insanları uykunun enerji sarfiyatının azaltılmasıyla ilişkilendirilemeyeceğini ileri sürmektedir. Fakat bu konuda henüz kesin bir yargı yoktur. Ayrıca uyku sırasında, daha önce de dediğimiz gibi, beden ve zihnimiz adeta "yenilenir". Büyüme hormonları salgılanarak büyümemiz sağlanır. Gün içerisinde öğrenilenlerin düzenlenmesi yapılır ve bellek güçlendirilir. Uyku sırasında bilinçaltımızdaki korku ve bastırılmış güdülerle yüzleşiriz. Rüyaların da bunu sağlayan bir aracı olarak evrimleştiği düşünülmektedir. Günlük yaşamda karşımıza çıkabilecek olaylar, rastgele bir şekilde görüntüler, sesler, kokular olarak beynimizde üretilmektedir ve bunlar bizi gerçek hayata hazırlamaktadır. Gençlerin günde 8.5 ila 9.5 saat aralıksız uyku uyumaları önemle tavsiye edilmektedir. Eğer uyku bölünürse ve kesik kesik olursa vücut, kas tamirini, hafıza düzenlenmesini, büyüme ve keyif hormonlarının salgılanmasını tamamlayamaz. Ayrıca erken kalkmak, karar alma yetimizi ve konsantrasyonumuzu olumsuz yönde etkiler. 






Uykunun Evreleri 

Daha önceden de söz ettiğimiz gibi, gece boyunca uykunuz farklı fazlara ve alt fazlara ayrılmıştır. Uyku sırasında vücudumuzda olanları görebilmek için, uykuyu aşağıdaki bölgelere ayırabiliriz.

 A) NREM Bölgesi (%75) 

Yavaş dalga uykusu olarak da bilinen NREM evresinde sinir aktivitesi giderek azalır, metabolik hız ve vücut ısısı en düşük düzeylere iner. Bu sırada görülen rüyaların %10 civarı hatırlanır. Bu evrenin alt fazları ve genel süreçleri şöyle sıralanabilir:

1) Kısım - 1 Uyanık olmakla uyku arasındaki dönemdir. "Hafif uyku" da denir. 

2) Kısım - 2 Uykunun başlangıcıdır. Ortam ile olan ilişik kesilir. Nefes alımı ve kalp atışları sabitleşir. Vücut sıcaklığı düşer. 

3) Kısım 3 ve 4 En derin ve en tamir edici uykudur. Kan basıncı düşer. Nefes alımı yavaşlar. Kaslar gevşer. Kaslara gönderilen kan miktarı artar. Doku büyümesi ve tamiri hızlanır. Enerji yenilenir. Büyüme hormonu, gelişim hormonları (özellikle kas ile ilgili olanlar) salgılanır.

  B) REM Bölgesi (%25) 


REM uykusunda, sinir faaliyetlerini gözlememizi sağlayan EEG (elektroensefalografi) grafikleri, NREM'in ilk fazındaki ne benzer şekilde, senkronize değildir. Nöronal aktivite yüksektir. Hatta beyin kökünde (pons) ve görme merkezindeki (oksipital lob) nöronlar, uyanık hal dekinden daha aktiftir. REM uykusunda kas tonusu çok düşüktür. Bu nedenle kas faaliyetlerini takip etmemizi sağlayan EMG (elektromiyografi) grafikleri bu evre sırasında son derece suskundur. Erkek penisinde ereksiyon, kadında ise klitoral büyüme REM uykusunda olur. REM uykusundaki bir kişiyi uyandırmak zordur. Aniden uyandırılırsa kişi kas tonusu düşük olmasından dolayı bir süre felçliymiş gibi hisseder. Bu evrede görülen rüyaların %80'e yakın bir kısmı hatırlanabilir. Ancak genellikle REM evresinde uyanmadığımız için, rüyaları da çoğu zaman hatırlayamayız. Ortalama bir yetişkin her gün 4-7 arası rüya görür. Hiç rüya görmeden geçirilen gece sayısı yok denecek kadar azdır. REM uykusunu iyi alamayan bireylerde konfüzyon, şüphecilik, duygu durum bozuklukları, motor performans düşüklüğü, bellek ve dengede kısıtlılık, immün işlevlerde yetersizlik görülür. Bu evrede görülen Genel süreçler ise şöyle sıralanabilir: Beyne ve vücuda enerji sağlanır. Gündüz performansına arttırmaya yönelik düzenlemeler yapılır. Beynin farklı bölgeleri aktive edilir ve rüyalar görülür. Gözler ileri geri hareket eder. Vücut gevşer ve hareket edemez, kaslar tamamen kapatılır. Ayrıca ghrelin ve leptin hormonları sayesinde mutluluk, tokluk gibi durumlar sağlanır. Karanlıkta salgılanan melatonin hormonu salgılanır.





Genç Bir Yetişkin Kişi Uykusunun


%5’ini NREM 1 %50-60’ini NREM 2 %15-20’sini NREM 3 ile 4 %20-25’ini REM Evrelerin de geçirir. 

 Uykunun Döngüsü ve Süresi Hakkında Temel Bilgiler

Uyku, bütün bir yaşam boyunca aynı ritmi de sürmez. Eğer ki siz de çocukluğunuzun bir kısmını "öğle uykusu" diye bir kavramla geçirdiyseniz, bu çok da isabetsiz bir davranış değildir ve utanmanız gerekmez. Çünkü türümüzün "çocuk" evresindeki bireylerinde uyku günde 2 defa görülen bir durumdur, anormallik bulunmaz. Ancak çocuk büyüdükçe, bu uykuya olan ihtiyacı da azalacaktır. Genel olarak yaşlara göre günlük uyku sayısı aşağıdaki gibi sıralanabilir: 

* Yeni doğan bebeklerde ( 2 den fazla) 

* Çocuklarda ( 2 ) 

* Erişkinlerde ( 1 ) 

* Yaşlılarda ( 2 ) 

İşte bu sebeple yeni doğan bebekler, günün 18 saatini uykuda geçirirken, çocuklar günde iki sefer uyur. Çocuk sahibi olan yetişkinlere, en azından çocuğu psikolojik baskı altına sokmayan bir yaşa kadar, günde iki uyku uyutulması tavsiye edilir. 





Neden 8 Saat ? 


7 saatten daha az alınan uykunun bireylerin tepki süresini düşürdüğü, karar alma yetisini bozduğu, konsantrasyonu azalttığı, hafızayı zayıflattığı ve psikolojik denge halini değersizleştirildiğini göstermektedir. Aynı zamanda az uykunun daha bariz etkileri, gün içerisindeki uykusuzluk, yorgunluk, bitkinlik ve bazı fizyolojik fonksiyonlarda aksama ile kendini gösterir. Ancak yapılan araştırmalar, 8-9 saat uyuyan insanlarda bu etkiler üzerinde olumlu veya olumsuz hiçbir etki tespit edememiştir. Dolayısıyla 8-9 saatlik bir uyku, yetişkinlerin en iyi şekilde işlev görebilmesi için gerekli uyku miktarı olarak belirlenmektedir. Tabii buradan, 9 saatten uzun uyumanın sağlık için zararlı olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Tam tersine, yapılan araştırmalar uyku süresinin uzatılmasının, ilerideki uykusuzluk dönemlerindeki "uyku borcunu" azalttığını göstermektedir. Yani uyku borcu, iki taraflı çalışmaktadır diyebiliriz: bir gün daha uzun uyursanız, ertesi gün daha az uyuyabilirsiniz. Bu az uyuma sizi yine olumsuz etkileyebilir; ancak bir önceki gün daha uzun uyduysanız bunun etkisi normal uyumuş birine göre daha az olacaktır. Her ne kadar 10 saat, "ihtiyacımız olan" bir uyku süresi olmasa da, arada sırada bu uzatılmış uykuları uyumanın faydalı olduğu görülmektedir.





En Uygun Uyku Süresini Tespit Etmek


Yazı içerisinde de belirttiğimiz gibi, bir kişinin ne kadar uykuya ihtiyaç duyduğu çok fazla sayıda faktörden etkilenebilir. Bu da, en uygun uyku sürenizi tespit etmeyi güçleştirebilir. Aşağıda size yardımcı olabilecek birkaç yönerge vereceğiz. Böylece en uygun uyku sürenizi belirlemenize katkı sağlayabilmeyi umuyoruz.


1. Uykunuzun bir günlüğünü tutun. Yatağa gittiğiniz ve uyandığınız saatleri tam olarak yazın. Ortalama bir yetişkinin başını uyumak üzere yastığa koyduktan sonra ortalamada 14 dakika içerisinde uykuya daldığını unutmayın. Ayrıca uyandığınızda nasıl hissettiğinizi ve gün içerisinde o miktardaki uykuyla genel olarak nasıl hissettiğinizi not alın.

2. Kendinizi yorgun ve uyumaya hazır hissettiğiniz anda yatağa gidin. Uyku saatlerinizi bozmayın. 


3. Eğer başarabilirseniz, uyanmak için bir alarm kullanmayın. Mümkünse, bırakın beyniniz yeterli hissettiğinde uyansın. Alarm, adından da anlaşılabileceği gibi, bir "tehlike sinyali"dir ve beyni bir anda tetikleyerek uyandırır. Bu, normalde bir savunma mekanizmasıdır; ancak modern insan tarafından günlük yaşamın sıradan bir parçası haline getirilmiştir. 


4. Gün içerisinde yeterli miktarda Güneş ışığı aldığınızdan ve odanızın, çalıştığınız ofisin, bulunduğunuz yerlerin olabildiğince Güneş aldığından emin olun. Sirkadyen ritminiz, çok büyük oranda Güneş'in konumuna ve miktarına göre belirlenir. Bu sebeple karanlık zindanlarda tutulanlar zaman algılarını yitirirler. 


5. Her gün eşit miktarda uyumaya çalışın. Bazı günler uzun, bazı günler kısa uyumak iyi bir çözüm değildir. Bu kuralları takip edecek olursanız, kısa bir süre sonra sizin için en uygun olan süreyi tespit edebilirsiniz diye umuyoruz. Eğer ki bir türlü bulamıyorsanız ve bunun önemli olduğunu düşünüyorsanız, doktora başvurun. Genel bir pratik olarak, uykunuzun vücudunuz tarafından kontrol edilen bir süreç olduğunu hatırlayın! Nasıl ki susadığınızda su içiyorsanız, uykunuz geldiğinde de uyuyun.

RÜYA NEDİR ? NE ANLATIR ?




Rüya Nedir ? 

İnsanların uyku sırasında gördükleri şeye veya şeylere rüya denir.Arapça kökenli bir kelimedir,sözlük anlamı görünen şey demektir.Türkçe karşılığı düş tür.Rüya görmeyen insan yoktur.Sadece uyandıktan sonra bazı insanlar rüyalarını hatırlamazlar.Rüya ruh gibi çok soyut bir olaydır.


Hayatımızın yaklaşık 3/1'ni uykuda geçirmekteyiz. Bu da 60 senelik bir ömrün 20 senesi demektir. Uyku günlük çalışmalardan yorgun düşen insan bedeninin ve sinirlerinin dinlenme zamanıdır.Uyku sırasında kişinin bilinç altında düşüncelerinin özlemlerinin ya da isteklerinin bir film şeridi gibi göz önünden geçtiği varsayılır. İşte bizler bu olguya Rüya adını veriyoruz.Bilincin gizlediği tamamen sakladığı bu olgular ortaya çıkabilmek için yol aramaktadırlar. Bunlardan bazıları da Rüyalar haline girerek kendilerini göstermektedirler. Onlar rüyaları bilimsel şekilde açıklayarak hastalarını tedavi etmektedirler. Rüyalarda yaşananlar inanılmayacak kadar hızlı gelişir. Bir kaç dakikalık rüya esnasında bile çok uzun sürdüğünü sandığımız garip şaşırtıcı ve çok değişik olaylar birbirlerini izlerler. Bu nedenle Rüyada zaman kavramı oluşmaz. Ancak zaman kavramını biz uyandıktan sonra beynimizin öğretileri ve alışkanlıkları doğrultusunda saptadığımız bir anlar toplamıdır sadece. Eski çağlardan beri insanları ilgilendiren rüyalara ilkel toplumlarda çok önem verilmiştir. Rüyaların korkulan tanrılar tarafından verilen armağan veya cezalar olabileceğine inanılmıştır. Daha sonra kahinler rüyaları açıklamaya yorumlamaya başlamışlardır. İlk rüya yorumcularının ne zaman ortaya çıktıkları da belli değildir. Ancak Bâbil'in kahinlerinin büyük ün yaptıkları bilinmektedir.Zamanla belirli rüyaların anlamları da kesinleşmiştir.Eski Mısırlılar eski Yunanlılar ve Araplar rüya yorumlarıyla ilgili kitaplar yazmışlardır. 

Rüyayı İki Yönden Ele Almak Gerekli 

* İnanç açısından

- Rahmani rüyalar
- Şeytani rüyalar
- Günlük rüyalar

* Bilim açısından





Neden Rüya Görürüz ? 

Kimi araştırmacılara göre rüyalar uyku sırasında beyinde görülen etkinliklerin bir yan ürünü yalnızca; kimilerine göreyse insanların bilinçaltının kişiliklerinin geri planda kalmış yönlerinin kendine çıkış yeri bulduğu özel bir durum.Rüyalarda geçen ögelerin birçoğu sembolik bir biçimde bu bastırılmış istekleri gösteriyordu.Bu sembollerin gizli anlamlarını bulmak ve kişinin bastırılmış duygularını ortaya çıkarmaksa psikanaliz işiydi.Yani insanların yaşam biçimlerinin getirdiği kısıtlamalar sonucu kişiliklerinin ortaya koyamadıkları yönleri rüyalarda ortaya çıkıyordu.Rüyalarda geçen semboller bilinçaltından gelen zihinsel görüntülerdi ve yadsıdığımız ya da endişe duyduğumuz yönlerimizi tanımamıza ve kabullenmemize yardım ediyordu.Analistin işiyse rüyalarda geçen bu "arketip"sembolleri yorumlayarak kişinin gelişimine katkıda bulunmaktı.Doğum ölüm Ay yıldızlar kahramanlık büyü güç tanrı şeytan yaşlı bilge gibi sembollerin örnekleri rüyalarda olduğu kadar söylenenlerde peri masallarında çeşitli dinlerde de görülebiliyordu. O zamana kadar rüyaların tuhaflıklarla dolu uygunsuz duygular ve isteklerden oluşan duygu yüklü ve gerçekçilikten uzak deneyimler olduğu düşünülüyordu. Bunlardan önceki araştırmalarda genellikle küçük bir örnekler kullanılıyordu ve araştırmalara konu olan rüya raporları rüyanın sabah uyanınca anımsanabildiği kadarını yansıtıyordu.Laboratuvar ortamında REM uykusundan uyandırılan deneklerin raporlarından rüyaların konularını genellikle günlük sıradan olaylardan aldığı; rüyaların anılarımızın zihinde bir tür yeniden canlandırılması değil konu bütünlüğüne sahip öyküye benzer yeni kurgular olduğu ortaya çıkarıldı.Sanılanın aksine uykudan önce ya da uyku sırasında verilen uyarıcıların rüyaların içeriğini etkilemediği de görüldü.REM uykusundan uyandırılan insanların rüya raporları genellikle bir-iki daktilo sayfasını buluyordu.Araştırmacılar REM uykusu sırasında insanları uyandırdıklarında ve onlardan rüyalarını anlatmalarını istediklerinde REM uykusundan uyananların hemen hepsinin rüyalarını anımsadığını fark ettiler.Rüya görmediğini söyleyen insanların yalnızca sabah uyandığında rüyalarını anımsamayanlar olduğu anlaşıldı.Daha sonra araştırmacılar uykunun REM uykusu dışındaki bölümlerinde beynin üç farklı etkinlik düzeyi daha olduğunu buldular.Sonradan insanların uykunun REM uykusu dışındaki aşamalarında da rüya gördüğü anlaşıldı.1960 'lı yıllarda REM uykusunun beynin duygu ya da motivasyonlardan sorumlu bölgelerinde değil beyin sapının solunum beden ısısının ayarlanması ve kalp ritmi gibi otomatik işlevlerden sorumlu olan "pons"bölgesince kontrol edildiği anlaşıldı.Bu bulgu rüyaların isteklerle duygular ve güdülerle ilişkili olmadığı görüşünü destekliyordu.1960 'lı yıllardan sonra rüya görmenin işlevleriyle ilgili birçok fizyolojik kuram ortaya atıldı. Bugün hâlâ uykunun ve rüya görmenin işlevleri tam olarak anlaşılmış değil.Ancak rüya görmenin nörofizyolojik ve biyokimyasal temellerinin ortaya çıkarılmasına yönelik araştırmaların sonuçları psikanalistlerin rüya kuramlarının saygınlığını büyük oranda yitirmesine yol açtı.Uykusu gelen insan yatağına yatar ve gözlerini kapatır. Kısa süre sonra göz kapakları belli belirsiz titremeye başlar. İnsan o sırada uykuya dalmıştır ve rüya görmektedir. Bazen doktorlar hastalarına belirli ilaçlar verirler. Bu ilaçlar uykuyu derinleştirebilir ve rüyaları da etkileyebilir. Bu durumda rüya da görülmeyebilir. Ancak ilaç almadan uyuyan bir insan mutlaka rüya görür. Rüyalar renkli ya da siyah beyaz olabilir. İnsanların çoğu siyah beyaz rüya gördüklerini söylemektedirler. Yapılan araştırmalara göre kadınlar erkeklere göre daha renkli rüyalar görmektedirler.





Rüya Türleri :

Rüyalar genel olarak üçe ayrılmaktadırlar. Kafası yorgun devamlı bir konuyla ilgilenen kimse uyuduğunda Rüyasında karmakarışık şeyler görebilir. Veya bu insan ilgilendiği önem verdiği konuyu da görebilir. Bu tür rüyalar yorumlanmazlar. Örneğin televizyonda veya başka bir yerde heyecanlı bir sinema izleyen kişi rüyasında aynı şeyleri görebilir. Bu durum sadece etkisinde kalmaktır. Yani gerçek rüya değildir. İkinci tür kabus veya karabasan denilen rüyadır. Bunlar genellikle iyi baslar. Uyuyan kimse hoş bir olay vb. ile ilgilendiğini görür ve sonra bu rüya birden korkutucu bir hal almaya baslar. Güzel görüntü değişerek insana dehşet verir. Kabusların açıklamasını sinir doktorları ve psikanalistler yapmaktadırlar. Yani bu tür rüyalar yorumlanmazlar. Kabusları rüyada bir kez görülen korkutucu sahnelerle karıştırmamak lazımdır. Karabasan gören insan korkar. Bir ara rüyada olduğunu hissederek uyanmak ister. Bunu başaramaz. Ama uyandığını sanır ve bu sırada kabus devam eder. Her insan ömründe birkaç kez kabus görebilir. Fakat sık sık karabasan görenlerin bazı olaylar rahatsızlık vb. yüzünden sinirleri sarsılmış olabilir. Bu kimselerin doktorlarıyla konuşmaları faydalı olabilir. Üçüncü tür rüya olduğu gibi çıkandır. Böyle rüyalar çok değerlidir. Genellikle sezgisi güçlü olanlar medyumlar hemen çıkan rüyalar görürler. Örneğin insan rüyasında yıllardır rastlamadığı ahbabını görebilir. Onunla konuşabilir. Bu rüyadan kısa bir süre sonra o ahbabı karşısına çıkabilir. Buna “Gerçek Rüya” adı verilir. Böyle rüyalar görenler dikkatli davranmalıdırlar. Gördükleri şeyleri iyi değerlendirmelidirler. Dördüncü tür en sık rastlananıdır. Yani uyuyan kimse rüyasında türlü şey görür. Sabah uyandığında da bunlardan bazılarını anımsar. İşte bunlar yorumlanabilir. Rüya tabiri denilen şey dördüncü tür için gereklidir daha çok. Besinci tür rüya ise rüya içinde görülen rüyadır. Genellikle insan rüyasında gördüğü Rüyayı da yorumlar. Bu tür rüyalara da çok dikkat etmek gerekir. Çünkü böyle rüyalarda yapılan yorumun gerçekleşme oranı çok yüksektir. Altıncı tür rüyaların en ilginç sanılanıdır. Bu tekrarlanan rüyadır. İnsan aynı rüyayı sık sık görür. Örneğin rüyasında daima aynı eve girdiğini ayni sokakta durduğunu vb. görebilir. Oysa kendisi ne o evi nede sokağı bilmektedir. Fakat rüyada o ev sokak vb hiçte yabancı değildir. Veya insan devamlı olarak aynı olayı yaşayabilir. Rüyalara Bilimsel Bir Bakış Rüyalar Neleri Açıklar Rüyalar tedavi eder öğretir yön verir kehanette bulunur soruları yanıtlar bizleri geçmişe günümüze ve geleceğe bağlar bize eğlence ve zevk duygusal denge sağlar yaratıcılığı ve cinselliği teşvik eder. Rüyalarımız aracılığıyla Shakespeare'nin “Dünya bir sahnedir ve bütün kadınlar ve erkekler sadece onun oyuncularıdır” sözlerinin gerçekleştiğini görürüz.




Rüyalar Bize Nasıl Yardımcı Olur :

 İç ve diş dünyalarımız arasında çözülmez olduğuna inandığımız bir bağ olmasaydı ondan sonraki yaşamımız ve çalışmamız çok farklı olacaktı. Günlük ve uyanık haldeki kişiliğimizden daha büyük bilgeliğe sahip olan iç dünyamıza erişebilmenin yolu rüyalar ve meditasyondur. Rüyalar bir köprü bir iletişim vazifesi görür. Rüyalar tıpkı ruhumuzdan gelen bir mektup gibidir; güç bilgi yaratıcılık ve sağlık kaynağıdır. Bu zeka ile ilişkiye geçmek için psişik kahin ya da telepatik olmamız gerekmez. Gereken tek şey sezgilerimize hayalimize ve özellikle rüyalarımıza kulak vermektir. Rüyalar tanrıların dilidir ve bu anlam ve mecaz açısından zengin dil bizi uykudan yaşama uyandırmaya yöneliktir. Rüyalar ve Uyku Psikologlar artık bilinçaltının mesajlarına uyku sırasında daha kolay ulaşmaktadır. Uyuduğumuz zaman bilincin perdesinin gizlemiş olduğu bir çok şey serbest kalır. Rüyalar benliğin ya da evrenin gizli gerçeklerinden simgeler ya da doğrudan görüntüler halinde bize doğru süzülür. Rüyalarımızın gücünü kullanmaya başlamanın en basit yollarından biri kendimizi uykuya dikkatle hazırlamaktır. Rüyalar ve rüya yorumu bizi fiziki zihni duygusal ve ruhsal olarak etkiler. Bu nedenle uyku ve rüya hazırlığı bedeni zihni duyguları ruhu kapsar. Temel olarak iki tip uyku çeşidi kabul edilmiştir.Rüya görülmeyen ve Rüya görülen.Günümüzde kabaca iki ayrı uyku durumu tanımlanıyor: “ Ağır uyku ” kıpırdamaksızın sakin uyuyan insanın durumudur. “Aykırı uyku” evresi ise ağır uyku evreleri arasında ortaya çıkar ve on Dakika kadar sürer. Rüya uykunun yüzde yirmilik bir bölümünü teşkil etmektedir Bu durumda ; sekiz Saat uyuyan bir insanın uykusunun ilk saati ağır ve rüyasız geçmektedir. Bundan sonraki on dakika içinde rüya görülmekte ve sonra yine bir buçuk saat sürecek ağır uyku devresi başlatmamaktadır. Sonra yirmi dakikalık bir rüya ve yine bir buçuk saatlik ağır uyku...Uykunun bundan sonraki kısmında ise otuz dakikalık bir rüya faslı daha vardır. Nihayet yine uyku ve onu da uyanma takip eder. 


" İyi uykular tatlı rüyalar dilerim..."



KABUS NEDİR ?




Bu grup bozukluklar; otonomik belirtiler ve atağın ayrıntılı bir şekilde hatırlanıp anlatılabilmesi ile belirli davranış bozukluğudur. Daha çok erişkinlerde ve genellikle REM uykusunun daha yoğun yaşandığı gecenin ikinci yarısında, sabaha karşı ortaya çıkar. Bu grupta en sık rastlanan bozukluk, kabuslardır. Uyanıklık bozukluklarının tam tersine bu grup bozukluklarda, kişi uykusundan kolayca uyanır, rüyalarını ayrıntılı bir şekilde anımsar ve anlatır. Uyku (uyku felci) olgu uyanıktır; ancak uyku felci nedeniyle yanıt veremez. Ancak dokunma ya da kişinin kendi bulduğu bir yöntemle atak sonlandırılabilir. Bu durumlar sıklıkla bir psiko-sosyal stres etkeni ile ilişkilidir.

Neden Kabus Görülür ? 

Kimse derin bir uykudan yatağında bir yılan,akrep ya da alevler içinde kaldığını görerek uyanmak istemez. Kötü rüyalar hatta daha kötüsü kabuslar sinir bozucu olmakla kalmayıp bütün bir uykuyu, hatta bazen hayatınızı etkisi altına alabilir. Genelde çocuklarda daha yaygın olmasına rağmen kötü rüyalar hayat boyu sürebilir. İşte kabus görmemizin altı nedeni inceleyelim ;

1) Kaygı ve Stres :

Genellikle travmatik bir olay sonucunda ortaya çıkan kaygı ve stres, kabus görmenin temel nedenlerinden. Önemli bir ameliyat veya hastalık, sevilen birinin kaybı, kötü bir kazada kurban veya tanık olmak kabus görmenize neden olabilir. Fakat kabusun nedeni sadece travmatik olaylar değil. İşle alakalı veya ekonomik kaygılar, boşanma veya taşınma gibi büyük yaşam değişiklikleri, kısaca gündelik kaygılar,tasalar da kabus nedeni olabilir.

2) Acı ve Baharatlı Yemekler :

Neyi ne zaman yediğimizin gördüğümüz rüyalar üzerinde büyük etkisi var. Acı ve baharatlı yemekler vücut sıcaklığını ve metabolizma faaliyetlerini arttırarak uykuda rahatsız olmanıza sebep olabilir. Bu aynı zamanda yatma vaktinden kısa bir süre önce yemek yiyenlerin genelde kabus görmelerinin ve terlemelerinin de nedeni. 

3) Yiyeceklerdeki Yağ Oranı :

Kesin olmamakla birlikte, araştırmalar gösteriyor ki, gün içinde ne kadar yağ oranı yüksek yiyecek tüketilirse, kötü rüya görme olasılığı da o kadar artıyor. Daha çok organik besinlere ağırlık verenler, gün boyu abur cubur tüketenlere oranla daha seyrek kabus görüyorlar.





 4) Alkol :

Alkol, kısa vadede, uykuya dalmak da etkili olsa da, erkenden uyanmaya sebep olduğu için zararlıdır. Fazla alkol tüketimi, kabus görmenin sebeplerinden biridir. Aynı zamanda, kabuslar, alkolü bırakan bünyelerde de sıklıkla görülmektedir. 

 5) İlaçlar :

Antidepresanlar, yatıştırırlar, ve uyuşturucular gibi kimi ilaçlar, yan etki olarak kabusa sebep olabilir. Örneğin, bir araştırmada, "Ketamin" adı verilen ve uyuşturucu olarak kullanılan maddeye bakıldığında, kötü rüyalara sebep olduğu anlaşılmıştır. Benzer biçimde, sıtma hastalığının yaygın olarak görüldüğü bir ülkeye seyahat eden bir kişi "Lariam" adı verilen maddeyi kullandığında, ilginç kabuslar görebilir. Genellikle kabuslar, hap kullanımı kesildiğinde, ortadan kaybolmaktadır. 

 6) Hastalık :

Grip gibi ateşli hastalıklar, bazen kabuslara sebep olabilir. Uykuda nefesin kesilmesi ya da çok uyumak gibi diğer uyku bozuklukları da kabus görme sıklığını arttırır. Kötü rüyalar ya da kabuslar, belirli ölçüde olduğu sürece normal karşılanırken, uzmanlar, şiddet ve sertlik içeren rüyaların sıklıkla görülmesi halinde, bir terapiste danışılması gerekliliğini savunuyorlar. Ancak, tatlı uykular için yapılabilecek ilk adım, bu altı faktörü ortadan kaldırmaya çalışmaktır. 

" Kabussuz geceler dilerim ..."




Kuran Da Rüyanın Yeri





Rüya kelimesi Kur’an’da altı yerde geçmektedir. Bunların dördünde “rüya” anlamında “er-ru’ya” şeklinde, birinde “benim rüyam” anlamında “ru’yayı”, diğerinde ise “senin rüyan” anlamında “ru’yake” şeklinde yer almaktadır. Kuran’da ayrıca yine rüya anlamında ahlam kelimesi de kullanıldığı bilinmektedir. Ahlam kelimesi Kur’an’da üç kez geçiyor ve bu yerlerin ikisinde rüya anlamındadır. Rüya ile ilişkili olarak Kuran’da zikri geçen bir kelime de “menam”dır. Esas itibariyle uyku yeri, göz gibi anlamlara gelen kelime, Kur’an’da iki yerde rüya anlamında kullanılmıştır. Kelimenin rüya anlamında kullanıldığını İbrahim’in gördüğü rüyanın anlatıldığı Kuran'ın 37. suresi olan Saffat suresindeki kullanımdan anlıyoruz. Adı geçen suresinin 102 ayetinde İbrahim'e, oğlunu rüyasında kesilmesinin emredildiği anlatılırken “menam” kelimesi kullanılmış, aynı surenin 105. ayetinde ise, bunun için “ru’ya” kelimesi kullanılmıştır. Bundan anlaşılıyor ki aynı olayı anlatmak üzere kullanılan “menam” ve “ru’ya” kelimeleriyle aynı şey kastedilmiştir. Kur’an’da başta Hz. İbrahim olmak üzere Hz. Yusuf, Hz. Muhammed ve diğer bazı peygamberlerin gördükleri rüyalardan bahsedilmektedir. Söz gelişi Hz. İbrahim, rüyasında oğlu İsmail’i boğazladığını; Hz. Yusuf, rüyasında on bir yıldız, güneş ve ayın kendisine secde ettiğini ve Hz. Muhammed de, rüyasında Mekke’yi fethettiğini görmüştür. Peygamber olmayan bazı insanların rüyaları da Kur’an’da yer almaktadır. Hz. Yusuf ile birlikte hapiste bulunan arkadaşlarının rüyaları bu bağlamda zikredilebilir. İslam anlayışına göre Hz. Muhammed'e vahiy ilk olarak rüya şeklinde gelmeye başlamış ve her gördüğü rüya, ertesi gün aynen gerçekleşmiştir. Bu yüzden de rüya, peygamberliğin bir cüzü olarak değerlendirilir. Ayrıca İslam dininin en önemli sembollerinden biri olan ve günde beş kez minarelerden okunan ezan da, Hz. Muhammed’in bazı arkadaşlarının gördüğü rüya ile sabit olmuştur.




Rüyada Ceket Görmek

Kişinin rüyasında bir ceket görmesi; uzun ve mesut bir ömürle tabir edilir. 

Bir kimsenin rüyasında ceket giydiğini görmesi hanımıyla (kocasıyla) arasının açılacağına ya da bir hastalığa yakalanacağına, kişinin rüyasında sırtından bir ceket çıkardığını görmesi o kişinin keder ve üzüntülerini atarak huzura kavuşacağına işaret eder. 

Bir kimsenin rüyasında bir terziye giderek ceket ölçüsü verdiğini görmesi; düşmanlarının kendisine taarruz etme fırsatı hazırlayacağına yorumlanır. 

Rüyanızda beyaz bir ceket diktirdiğinizi görmeniz uzun süredir içinizi kemiren sıkıntının, alacağınız sevindirici bir haberle ferahlayacağını ya da her gün zarar ettiğiniz dükkanınızın kepenklerini bugün yüzünüz gülerek indireceğinize işaret eder. 

Rüyanızda bir dükkandan bir ceket satın aldığınızı görmeniz yeni tanıyacağınız bir kimsenin yaşantınızda birtakım değişiklikler yapacağına delalet eder.




Rüyada Bademcik Görmek

Bir kimsenin rüyasında bademciklerinin şiştiğini ve kendisini rahatsız ettiğini görmesi; günlük yaşantısında bir süre için aksama meydana geleceğine ve işlerinin durgunlaşacağına, yani işlerinin biraz sarpa saracağına ve onları düzeltmeye uğraşacağına yorumlanır.


Sitemap:'http://www.ruyatabiribenden.com/sitemap.xml '